وَجَعَلُواْ لِلّهِ مِمِّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالأَنْعَامِ نَصِيبًا فَقَالُواْ هَذَا لِلّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَذَا لِشُرَكَآئِنَا فَمَا كَانَ لِشُرَكَآئِهِمْ فَلاَ يَصِلُ إِلَى اللّهِ وَمَا كَانَ لِلّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَى شُرَكَآئِهِمْ سَاء مَا يَحْكُمُونَ
ve cealû
ve yaptılar (ayırdılar)
lillâhi (li allâhi)
Allah için
mimmâ (min mâ)
o şeylerden
zeree
yarattı, var etti, çoğalttı
min el harsi
ekinlerden
ve el en'âmi
ve büyük baş hayvanlar
nasîben
bir nasip, bir pay
fe kâlû
böylece dediler
hâzâ
bu
li allâhi
Allah için, Allah'ın
bi za'mi-him
kendi zanlarıyla
ve hâzâ
ve bu
li şurakâi-nâ
ortaklarımız için
fe mâ kâne
fakat o ...olmadı
li şurakâi-him
ortakları için olan
fe lâ yasılu
fakat ulaşmaz, varmaz
ilâllah (ilâ allâhi)
Allah'a
ve mâ kâne
ve o ...olmadı
lillâhi (li allâhi)
Allah için
fe huve
ama o
yasılu
vasıl olur, ulaşır
ilâ şurakâi-him
onların ortaklarına
sâe
ne kötü
mâ yahkumûne
hükmettikleri şey