وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَآئِي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ مَا كَانَ لَنَا أَن نُّشْرِكَ بِاللّهِ مِن شَيْءٍ ذَلِكَ مِن فَضْلِ اللّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ
ve itteba'tu
ve ben tâbî oldum
millete
dîn
âbâî
atalarım, babalarım
ibrâhîme
İbrâhîm
ve ishâka
ve İshak
ve ya'kûbe
ve Yâkub
mâ kâne
olmadı, olmaz
lenâ
bizim için, bize
en nuşrike
şirk koşmamız
billâhi (bi allâhi)
Allah'a
min şey'in
bir şeyden, bir şey ile
zâlike
işte bu
min fadli allâhi
Allah'ın fazlından
aleynâ
bizim üzerimize, bize
ve alâ en nâsi
ve insanların üzerine, insanlara
ve lâkinne
ve lâkin, fakat, ama
eksere en nâsi
insanların çoğu
lâ yeşkurûne
şükretmezler, şükretmiyorlar