وَلَقَدْ بَوَّأْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مُبَوَّأَ صِدْقٍ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ فَمَا اخْتَلَفُواْ حَتَّى جَاءهُمُ الْعِلْمُ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
ve lekad
ve andolsun ki
bevve'nâ
yerleştirdik
benî isrâîle
İsrailoğulları
mubevvee
yerleşme yeri
sıdkın
güzel
ve razaknâ-hum
ve onları rızıklandırdık
min et tayyibâti
temiz, helâl olanlardan
fe mâhtelefû (fe mâ ihtelefû)
bundan sonra ihtilâfa düşmediler
hattâ câe-hum el ilmu
onlara ilim gelinceye kadar
inne rabbe-ke
muhakkak ki senin Rabbin
yakdî
hüküm verir
beyne-hum
onların aralarında
yevme el kıyâmeti
kıyâmet günü
fî mâ
şeyde
kânû
oldular
fî hi yahtelifûne
onun hakkında ihtilâfa (anlaşmazlığa) düşerler