وَقَالَ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا بَلْ مَكْرُ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ إِذْ تَأْمُرُونَنَا أَن نَّكْفُرَ بِاللَّهِ وَنَجْعَلَ لَهُ أَندَادًا وَأَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُا الْعَذَابَ وَجَعَلْنَا الْأَغْلَالَ فِي أَعْنَاقِ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ يُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
ve
ve
kâle
dedi
ellezîne
onlar
istud'ifû
zaafa uğratıldılar, hakir görüldüler
lillezîne (li ellezîne)
onlara
estekberû
büyüklük tasladılar, kibirlendiler
bel
hayır
mekru
hile, tuzak
el leyli
gece
ve en nehâri
ve gündüz
iz te'murûne-nâ
bize emrediyordunuz
en nekfure
inkâr etmemizi
bi allâhi
Allah'ı
ve nec'ale
ve kılıyoruz, kılarız
lehû
ona, ona
endâden
eşler, dengi şeyler (putlar)
ve eserrû
ve gizlediler, sakladılar
en nedâmete
pişmanlıklar
lemmâ
olduğu zaman
raevû
gördüler
el azâbe
azap
ve cealnâ
ve biz kıldık, yaptık
aglâle
halkalar, zincirler
fî
içine, ... e
a'nâkı
boyunlar
ellezîne
onlar
keferû
inkâr ettiler, kâfir oldular
hel
mı
yuczevne
cezalandırılırlar
illâ
den başka
mâ
şey
kânû
oldular
ya'melûne
yapıyorlar