قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَمَا لَهُمْ فِيهِمَا مِن شِرْكٍ وَمَا لَهُ مِنْهُم مِّن ظَهِيرٍ
kul
de, söyle
id'û
çağırın
ellezîne
o kimseler, onlar
zeamtum
zeam ettiniz, değer verdiniz, ilâh saydınız
min dûnillâhi
Allah'tan başka
lâ yemlikûne
malik değiller, güçleri yetmez
miskâle
ağırlık
zerretin
zerre, en küçük miktar
fî es semâvâti
semalarda, göklerde
ve lâ
ve olmaz, yoktur
fî el ardı
yeryüzünde
ve mâ
ve yoktur
lehum
onların
fî-himâ
o ikisinde
min şirkin
bir ortaklık
ve mâ
ve değildir, yoktur
lehu
ona
min-hum
onlardan
min zahîrin
bir destekçi, yardımcı