مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلاَّ مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنتَ أَنتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنتَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
mâ kultu lehum
onlara söylemedim
illâ mâ emerte-nî
bana emrettiğinden başka bir şey
bi-hi
onu
en(i) i'budû
kul olmak, kul olmalarını
allâhe
Allâh (cc.)'a
rabbî ve rabbe-kum
benim Rabb'im ve sizin Rabb'iniz
ve kuntu
ve ben oldum
aleyhim şehîden
onların üzerine şâhid
mâ dumtu fî-him
onların arasında, bulunduğum sürece
fe
artık, fakat
lemmâ
olunca, olduğu zaman
teveffeyte-nî
sen beni vefat ettirdin, aralarından aldın
kunte
sen ...oldun
ente
sen
er rakîbe aleyhim
onları gözeten, gözetleyen, onlara murakip
ve ente
ve sen
alâ kulli şey'in
her şeye
şehîdun
şâhid