وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِ فَأَصْبَحَ يُقَلِّبُ كَفَّيْهِ عَلَى مَا أَنفَقَ فِيهَا وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُشْرِكْ بِرَبِّي أَحَدًا
ve uhîta
ve ihata edildi (kuşatılıp, mahvedildi)
bi semeri-hi
onun ürünleri
fe asbeha
böylece oldu
yukallibu
çevirir, ovuşturur
keffey-hi
avuçlarını (ellerini)
alâ
üzerine, ...e
mâ enfeka
harcadığı, sarfettiği şeyler (emek, para)
fî-hâ
orada
ve hiye
ve o
hâviyetun alâ
üzerine yıkılmış, çökmüş halde
urûşi-hâ
onun çardakları
ve yekûlu
ve diyor
yâ leyte-ni
keşke ben
lem uşrik
şirk koşmam
bi rabbî
Rabbime
ehaden
bir kimse, bir şey