تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدَهِ وَلَكِن لاَّ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
tusebbihu lehu
onu tesbih eder
es semâvâtu
semalar
es seb'u
7
ve el ardu
ve yeryüzü
ve men fîhinne
ve içindekiler, onlarda bulunan kimseler
ve in
ve eğer olsa, olursa
min şey'in
bir şeyden, bir şey
illâ (in ... illâ)
ancak : (yoktur)
yusebbihu
tesbih eder
bi hamdi-hi
onu hamd ile
ve lâkin
ve lâkin, fakat
lâ tefkahûne
fıkıh edemezsiniz, idrak edemezsiniz, anlayamazsınız
tesbîha-hum
onların tesbihlerini
inne-hu
muhakak ki o
kâne
oldu
halîmen
halim
gafûren
gafûr (mağfiret eden)