وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَى نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَب مَّعَنَا وَلاَ تَكُن مَّعَ الْكَافِرِينَ
ve hiye
ve o (gemi)
tecrî
akar, yüzer
bi-him
onlarla
fî mevcin
dalgalar içinde
ke el cibâli
dağlar gibi
ve nâdâ
ve seslendi
nûhun
Nuh (a.s)
ibne-hu
oğluna
ve kâne
oldu, idi
fî
içinde, ...de
ma'zilin
ayrı yer, kenar
yâ buneyye irkeb
ey oğlum bin
mea-nâ
bizimle beraber
ve lâ tekun
ve olma
mea
beraber
el kâfirîne
kâfirler