لَاهِيَةً قُلُوبُهُمْ وَأَسَرُّواْ النَّجْوَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ هَلْ هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ أَفَتَأْتُونَ السِّحْرَ وَأَنتُمْ تُبْصِرُونَ
lâhiyeten
önem vermeyerek
kulûbu-hum
onların kalpleri
ve eserrû
ve gizleyerek
en necvellezîne (necve ellezîne)
fısıldaşırlar o kimseler
zalemû
zulmeden
hel hâzâ
bu mu
illâ
den başka, sadece
beşerun
bir beşer
mislu-kum
sizin gibi
e
mı
fe
öyleyse, yoksa
te'tûne es sıhre
sihre kapılıyorsunuz
ve entum
ve siz
tubsırûne
siz görüyorsunuz