قُل لاَّ أَجِدُ فِي مَا أُوْحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ إِلاَّ أَن يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَّسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
kul
de
lâ ecidu
bulmuyorum, bulamıyorum
fî mâ
şeylerde
ûhiye
(bana) vahyolunan
ileyye
bana
muharramen
haram kılınmış
alâ tâimin
yiyeceğe, yiyecek üzerinde
yat'amu-hu
onu yer (o yenir, yenilen)
illâ
başka, hariç, ...'den başka
en yekûne
olması
meyteten
ölü
ev
veya
demen
kan
mesfûhan
dökülen, akıtılmış
ev
veya
lâhme
et
hinzîrin
domuz
fe inne-hu
ki o mutlaka
ricsun
murdar, pis
ev
veya, ya da
fıskan
fısk olan
uhille
boğazlandı, kesildi
li gayri allâhi
Allah'tan başkası için
bi-hi
onu
fe men
artık kim
idturra
darda kaldı, ihtiyaç duydu
gayra
olmaksızın, olması hariç, olmadan
bâgın
haddi aşan, meyleden
ve lâ âdin
ve hakka tecavüz etmeden
fe inne
o taktirde muhakkak
rabbe-ke
senin Rabbin
gafûrun
gafûr olan, mağfiret eden
rahîmun
rahîm olan, rahmet nuru gönderen