وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَى آمَنُواْ وَاتَّقَواْ لَفَتَحْنَا عَلَيْهِم بَرَكَاتٍ مِّنَ السَّمَاء وَالأَرْضِ وَلَكِن كَذَّبُواْ فَأَخَذْنَاهُم بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ
ve lev
ve eğer
(lev) enne
olsalar
ehle el kurâ
o ülkelerin halkı
âmenû
inandılar, âmenû oldular
ve ittekav
ve takva sahibi oldular
le fetah-nâ
elbette açardık
aleyhim
onlara
berekâtin
bolluk, bereketler
min es semâi
semadan
ve el ardı
ve yerden
ve lâkin
lâkin, fakat
kezzebû
yalanladılar
fe ehaz-nâ-hum
böylece biz onları aldık, yakaladık (cezalandırdık)
bi-mâ
sebebiyle, ...dan dolayı
kânû yeksibûne
kazanmış oldukları