وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِّن نَّبِيٍّ إِلاَّ أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ
ve mâ
ve olmadı (yoktur)
ersel-nâ
gönderdik
fî karyetin
bir beldeye, ülkeye
min nebiyyin
bir peygamber
illâ
yalnız, ancak, ...’den başka
ehaz-nâ
aldık, uğrattık
ehle-hâ
onun halkını
bi el be'sâi
şiddetli fakirlik, sıkıntı
ve ed darrâi
ve şiddetli darlık, zarar, hastalık, zorluk
lealle-hum
umulur ki böylece onlar
yaddarraûne
yalvarıp yakarırlar