يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا طَعِمْتُمْ فَانتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنكُمْ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ الْحَقِّ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاء حِجَابٍ ذَلِكُمْ أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَن تَنكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِن بَعْدِهِ أَبَدًا إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمًا
yâ eyyuhâ
ey
ellezîne
onlar, o kimseler
âmenû
âmenû oldular (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dilediler)
lâ tedhulû
siz girmeyin
buyûte
evler
en nebiyyi
nebî, peygamber
illâ
ancak, başka, hariç, olmadıkça
en yu'zene
izin verilmek
lekum
sizin için, size
ilâ
e, a
taâmin
yemek
gayre
gayri, başka, dışında
nâzırîne
bekleyenler, gözleyenler
inâ-hu
onun vakti geldi
ve lâkin
ve ancak, lâkin, fakat
izâ duîtum
çağrıldığınız zaman, davet edildiğiniz zaman
fedhulû (fe udhulû)
o zaman girin
fe
artık, o zaman
izâ taimtum
yemeği yediğiniz zaman, yemeği yeyince
fenteşirû (fe inteşirû)
hemen dağılın
ve lâ muste'nisîne
ve sohbet etmek istemeyin
li hadîsin
söze
inne
muhakkak
zâlikum
işte bu
kâne
oldu
yu'zî
eziyet verir, veriyor
en nebiyyi
nebî, peygamber
fe
artık, fakat
yestahyî
haya duyuyor, çekiniyor, utanıyor
min-kum
sizden
vallâhu
ve Allah
lâ yestahyî
haya duymaz, çekinmez
min el hakkı
haktan
ve izâ seeltumû-hunne
ve onlardan istediğiniz zaman, sorduğunuz zaman
metâan
bir meta, bir şey
fes'elûhunne (fe es'elû-hunne)
o zaman, o taktirde onlardan isteyin, onlara sorun
min verâi
arkasından
hıcâbin
perde, örtü
zâlikum
işte bu
atharu
en temiz, daha temiz
li
için
kulûbi-kum
sizin kalpleriniz
ve kulûbi-hinne
ve onların kalpleri
ve mâ kâne
ve olmaz
lekum
sizin için
en tu'zû
eziyet vermeniz
resûle
resûl, elçi
allâhi
Allah
ve lâ
ve olmaz
en tenkihû
sizin nikâh etmeniz
ezvâce-hu
onun eşleri
min ba'di-hî
ondan sonra
ebeden
ebediyyen
inne
muhakkak
zâlikum
bu
kâne
oldu
indallâhi (inde allâhi)
Allah'ın katında
azîmen
büyük