أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَسَلَكَهُ يَنَابِيعَ فِي الْأَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا مُّخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِأُوْلِي الْأَلْبَابِ
e
mı
lem tere
sen görmedin
enne
olduğunu
allâhe
Allah
enzele
indirdi
min
den
es semâi
sema, gökyüzü, gök
mâen
su
fe
böylece
seleke-hu
onu sokar, içine akıtır
yenâbîa
yerden fışkıran su kaynağı, pınarlar
fî
de, içinde
el ardı
arz, yeryüzü, yer
summe
sonra
yuhricu
çıkarır
bi-hi
onunla
zer'an
ekin
muhtelifen
muhtelif, çeşitli
elvânu-hu
onun renkleri
summe
sonra
yehîcu
kurur
fe
böylece, artık
terâ-hu
onu görürsün
musferren
sararmış olan
summe
sonra
yec'alu-hu
onu kılar, yapar
hutâmen
kuru ot, çer çöp
inne
muhakkak
fî
de, içinde
zâlike
işte bu, bu
le
elbette, mutlaka
zikrâ
zikir, ibret
li
için
ulî el elbâbi
ulûl'elbab, daimî zikir sahipleri