فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُم مِّن دُونِهِ قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
fa'budû (fe u'budû)
artık kul olun, tapın
mâ
şey
şi'tum
siz dilediniz
min
den
dûni-hi
ondan başka
kul
de, söyle
inne
muhakkak ki
el hâsirîne
hüsrana uğrayanlar
ellezîne
o kimseler, onlar
hasirû
hüsrana uğradılar, hüsrana düştüler
enfuse-hum
onların nefsleri, kendileri
ve ehlî-him
ve onların ehilleri, aileleri
yevme el kıyâmeti
kıyâmet günü
e lâ
değil mi
zâlike
işte bu
huve
o
el husrânu
hüsran
el mubînu
apaçık