وَالَّذِينَ آمَنُوا وَاتَّبَعَتْهُمْ ذُرِّيَّتُهُم بِإِيمَانٍ أَلْحَقْنَا بِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَمَا أَلَتْنَاهُم مِّنْ عَمَلِهِم مِّن شَيْءٍ كُلُّ امْرِئٍ بِمَا كَسَبَ رَهِينٌ
ve ellezîne
ve onlar, o kimseler
âmenû
âmenû olanlar (hayattayken, ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler)
ve ittebeat-hum
ve onlara tâbî oldular
zurriyyetu-hum
onların zürriyetleri, nesilleri, soyları
bi îmânin
îmân ile
elhaknâ
ilhak ettik, dahil ettik, kattık
bi-him
onlara, kendilerine
zurriyyete-hum
onların zürriyetleri, nesilleri, soyları
ve mâ eletnâ-hum
ve onlardan eksiltmedik
min ameli-him
onların amellerinden
min şey'in
bir şey
kulli
her, hepsi
imriin (kulli imriin)
kişi, insan : (herkes)
bi-mâ
ile, sebebiyle, karşılık olarak
kesebe
kazandı
rehînun
rehine