وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ
vallâhu (ve allâhu)
ve Allah
yu'redûne
arz olunurken
aleyhâ
ona
hâşiîne
boyun eğmiş olarak
min ez zulli
zilletten
yenzurûne
bakarlar
min tarfin
bir bakışla
hafîyyin
gizli olarak
ve kâle
ve dedi
ellezîne
onlar
âmenû
âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
inne
muhakkak
el hâsirîn
hüsrana düşenler, hüsranda olanlar
ellezîne
onlar
hasirû
hüsrana düştüler
enfuse-hum
kendileri
ve ehlî-him
ve onların aileleri (kendi aileleri)
yevme el kıyâmeti
kıyâmet günü
e lâ
(öyle) değil mi
inne
muhakkak
ez zâlimîne
zalimler
fî
içinde
azâbin
bir azap
mukîmin
mukim, devamlı