تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
tekâdu
az kalsın, neredeyse
temeyyezu
çatlayacak, parçalanacak
min el gayzi
öfkeden
kullemâ
her defasında
ulkiye
atılır
fî-hâ
onun içine, oraya
fevcun
bölük, grup
seele-hum
onlara sordu
hazenetu-hâ
onun bekçileri
e
mi
lem ye'ti-kum
size gelmedi
nezîrun
nezir, uyarıcı