وَاقْتَرَبَ الْوَعْدُ الْحَقُّ فَإِذَا هِيَ شَاخِصَةٌ أَبْصَارُ الَّذِينَ كَفَرُوا يَا وَيْلَنَا قَدْ كُنَّا فِي غَفْلَةٍ مِّنْ هَذَا بَلْ كُنَّا ظَالِمِينَ
vakterabe (ve ıkterabe)
ve yaklaştı
el va'du
vaad
el hakku
hak (olan)
fe
o zaman
izâ
olduğu zaman
hiye
o
şâhısatun
göz kırpamaz, gözleri açık kalır, gözleri büyür
ebsâru
gözler
ellezîne keferû
inkâr edenler, kâfir olanlar
yâ veyle-nâ
bize yazıklar olsun
kad
olmuştu
kun-nâ
biz olduk
fî gafletin
gaflet içinde
min hâzâ
bundan
bel
hayır, öyle değil, meğer
kun-nâ
biz olduk
zâlimîne
zalimler