وَقَالُوا مَا هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَا إِلَّا الدَّهْرُ وَمَا لَهُم بِذَلِكَ مِنْ عِلْمٍ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ
ve kâlû
ve dediler
mâ
değil
hiye
o
illâ
ancak, den başka
hayâtu-nâ
bizim hayatımız
ed dunyâ
dünya
nemûtu
ölürüz
ve nahyâ
ve diriliriz
ve mâ yuhliku-nâ
ve bizi helâk etmez
illâ ed dehru
zamandan başka birşey
ve mâ lehum
ve onların yoktur
bi zâlike
bununla, bu konuda
min ilmin
ilimden
in ... (illâ)
yalnız, sadece
hum
onlar
(in) ... illâ
yalnız, sadece
yezunnûne
zanda bulunuyorlar