فَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْبَحْرَ فَانفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
fe
o zaman
evhaynâ
vahyettik
ilâ mûsâ
Musa'ya
en ıdrib
vurması
bi asâke
(senin) asan ile
el bahra
deniz
fenfeleka (fe infeleka)
hemen (infilâk etti) yarıldı, ayrıldı
fe
o zaman, böylece, bundan sonra
kâne
oldu
kullu
hepsi
firkın
fırka, parça
ke
gibi
et tavdi
yüksek dağ
el azîmi
büyük