وَإِن تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَئِذَا كُنَّا تُرَابًا أَئِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ الأَغْلاَلُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدونَ
ve in ta'ceb
ve eğer acayip buluyorsan (şaşıyorsan)
fe
artık, doğrusu
acebun
acayiptir
kavlu-hum
onların sözleri
e izâ kunnâ
biz olduğumuz zaman mı
turâben
toprak
e innâ
gerçekten biz mi
le fî halkın
mutlaka yaratılışta (yaratılış hakkında, konusunda)
cedîdin
yeni, yeniden
ulâike
işte onlar
ellezîne keferû
inkâr eden kimseler
bi rabbi-him
Rab'lerini
ve ulâike el aglâlu
ve işte bu halkalar
fî a'nâkı-him
onların boyunlarındadır
ve ulâike
ve işte bunlar
ashâbu en nâri
ateş ehlidir, halkıdır
hum fî-hâ
onlar orada
hâlidûne
ebedîdirler, ebedî kalanlardır