1. Kuran
  2. NİSÂ Suresi
  3. 83. Ayeti

وَإِذَا جَاءهُمْ أَمْرٌ مِّنَ الأَمْنِ أَوِ الْخَوْفِ أَذَاعُواْ بِهِ وَلَوْ رَدُّوهُ إِلَى الرَّسُولِ وَإِلَى أُوْلِي الأَمْرِ مِنْهُمْ لَعَلِمَهُ الَّذِينَ يَسْتَنبِطُونَهُ مِنْهُمْ وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لاَتَّبَعْتُمُ الشَّيْطَانَ إِلاَّ قَلِيلاً

  • ve

    ve

  • izâ câe-hum

    onlara geldiği zaman

  • emrun

    bir emir, iş, durum, haber

  • min

    ...'den

  • el emni

    eminlik, güvenlik

  • ev

    veya

  • el havfi

    korku

  • ezâû

    açıkladılar, ifşa edip yaydılar

  • bi-hi

    onu

  • ve lev

    ve eğer, olsa

  • reddû-hu

    onu ilettiler

  • ilâ

    ...'e

  • er resûli

    resûl, elçi

  • ve ilâ

    ve ...'e

  • uli el emri

    emir sahipleri, Allah'tan emir alanlar

  • min-hum

    onlardan, kendilerinden

  • le alime-hu

    mutlaka onu bilirlerdi

  • ellezîne

    onlar, olanlar

  • yestenbitûne-hu

    onun (o işin) batınını, iç yüzünü, gerçeğini araştırırlar

  • min-hum

    onlardan, onların arasından

  • ve lev lâ

    ve eğer olmasaydı

  • fadlu

    fazlı

  • allâhi

    Allah

  • aleykum

    sizin üzerinize

  • ve rahmetu-hu

    ve onun rahmeti

  • le

    elbette, mutlaka

  • itteba'tum

    tâbî oldunuz, uydunuz

  • eş şeytâne

    şeytan

  • illâ

    hariç

  • kalîlen

    biraz, pek az

NİSÂ suresi - 83. ayeti mealleri

  • Abdulbaki Gölpınarlı

    Emniyete, yahut korkuya ait bir haber duysalar derhal yayarlar. Halbuki Peygambere ve içlerinden emre salâhiyeti olanlara başvursalardı bu haberi arayıp duyarak yayanlar, elbette onlardan gerçeğini öğrenirlerdi. Allah'ın ihsânı ve acıması olmasaydı pek azınız müstesna, Şeytan'a uyup gitmiştiniz.
  • Abdullah Parlıyan

    Onlara savaş veya barış ile ilgili bir haber gelince, hemen onu yayarlar. Halbuki o haberi, peygambere ve mü'minler arasından kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara veya ilim sahibi kimselere arzetmiş olsalardı, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onunla ilgili ne yapılması gerektiğini bilirlerdi. Ama Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç şeytana uyup giderdiniz.
  • Adem Uğur

    Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.
  • Ahmed Hulusi

    Kendilerine emniyetleriyle ilgili veya onları korkutacak bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa o haberi Rasûle veya yetkili birine (Ulül Emr) sorsalardı, onlardan işin içyüzünü öğrenebilirlerdi. Eğer üzerinizde Allâh'ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana (bu işi yapana) tâbi olup gitmiştiniz.
  • Ahmet Tekin

    Onlara güven ve korkuyla, emniyet ve tehdit ile ilgili stratejik bir haber gelince bu bilgileri yayarlar. Halbuki bu tür bilgileri ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a ve kendi içlerinden, başlarında bulunun ülülemre, savunma görevini yürüten yetkililere (askerî uzmanlara, emniyet ve istihbarat yetkililerine) götürselerdi, bu bilgilerden sonuç çıkarma yeteneğinde olan uzmanlar, devleti, milleti, ümmeti ilgilendiren emniyetin ve tehdidin mahiyetini anlarlar, stratejik bir değerlendirme yaparlardı. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, çok azınız hariç, hepiniz şeytana, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlara, şeytanî güçlere uyardınız, aldatılırdınız.
  • Ahmet Varol

    Onlara güven ya da korku ile ilgili bir haber gelecek olsa hemen onu yayarlar. Oysa onu Peygamber'e yahut içlerindeki yöneticilere götürselerdi o haberi inceleyip sonuç çıkarabilecek olanlar onu bilirlerdi. Eğer size Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı çok azınız hariç hep şeytana uyardınız.
  • Ali Bulaç

    Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç çıkarabilenler', onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz.
  • Ali Fikri Yavuz

    Hem o münafıklara, iman ordusunun zafer ve felâketine dair eminlik veya korku haberi geldiği zaman, onu yayarlar (ortalığı telâşa verirler). Halbuki o haberi, Peygambere ve mü’minlerden kumandanlara iletseler, elbette onun yayılıp yayılmaması gerektiğini onlardan öğrenirlerdi. Eğer Allah’ın nimet ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız müstesna, muhakkak şeytana uymuş gitmiştiniz.
  • Bayraktar Bayraklı

    Onlara, güven veya korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber'e ve aralarındaki otorite sahiplerine götürselerdi, içlerinden işin iç yüzünü araştırıp çıkaranlar onun ne olduğunu bilirlerdi. Eğer size Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içinizden pek azı müstesna, şeytana uyardınız.
  • Bekir Sadak

    Kendilerine guven veya korku hususunda bir haber geldiginde onu yayarlar; halbuki o haberi Peygamber'e veya kendilerinden buyruk sahibi olanlara goturselerdi, onlardan sonuc cikarmaya kadir olanlar onu bilirdi. Allah'in size bol nimeti ve rahmeti olmasaydi, pek aziniz bir yana, seytana uyardiniz.
  • Celal Yıldırım

    Kendilerine güven ve korkuyla ilgili bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu (yaymadan) Peygamber'e ve kendilerinden emir sahiplerine arzetselerdi, onlardan hüküm çıkarmaya (olumlu sonuç almaya) yetkili olanları elbette onu bilirdi. Allah'ın size fazl-u rahmeti olmasaydı, —azınız müstesna— şeytana uyup giderdiniz.
  • Cemal Külünkoğlu

    Onlara (savaşta mü'minler hakkında) güvenlik ve tehlikeyle ilgili bir söylenti ulaşsa onu yayarlar (ortalığı telaşa verirler). Oysa eğer o haberi Peygamber'e ya da başlarındaki kendi yetkililerine götürseler, aralarındaki yorum yapmaya yetenekli olanlar onun mahiyetini anlarlardı. Eğer Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı pek azınız hariç, şeytana uyup gitmiştiniz.
  • Diyanet İşleri (eski)

    Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu yayarlar; halbuki o haberi Peygamber'e veya kendilerinden buyruk sahibi olanlara götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya kadir olanlar onu bilirdi. Allah'ın size bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, pek azınız bir yana, şeytana uyardınız.
  • Diyanet Vakfi

    Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.
  • Edip Yüksel

    Onlara güvenlik ve tehlikeyle ilgili bir söylenti ulaşsa onu yayarlar. Durumu elçiye ve aralarındaki yetkililere iletselerdi uzmanları onu değerlendirirdi. Size ALLAH'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı pek azınız hariç şeytana uyacaktınız.
  • Elmalılı Hamdi Yazır

    Hem emn-ü havfe dair bir haber geldiği vakıt kendilerine onu yayıveriyorlar, halbuki onu Peygambere ve içlerinden ülül'emr olanlara arz etseler elbette bunların istinbata kadir olanları onu anlar bilirlerdi, eğer Allahın fazl u rahmeti üzerinizde olmasa idi pek azınızdan maadası şeytana uymuş gitmiştiniz.
  • Elmalılı (sadeleştirilmiş)

    Hem kendilerine güven ve korku ile ilgili bir haber geldi mi onu yayıveriyorlar; halbuki, onu peygambere ve içlerinden yetkili olanlara arzetseler, elbette bunların görüş sunabilme yeteneğine sahip olanları onu anlar, bilirlerdi. Eğer Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı azınız hariç, şeytana uyup gitmiştiniz.
  • Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)

    Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki onu peygambere ve aralarında yetkili kimselere götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya gücü yetenler, onu anlarlardı. Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyardınız.
  • Fizilal-il Kuran

    Onlar güvene ya da korkuya ilişkin bir haber alınca onu hemen yayarlar. Oysa eğer o haberi peygambere ya da başlarındaki kendi yetkililerine götürseler, aralarındaki yorum yapmaya yetenekli olanlar onun mahiyetini anlarlardı. Eğer Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, küçük bir azınlık dışında hepiniz şeytana uyardınız.
  • Gültekin Onan

    Kendilerine güven (emni) veya korku buyruğu [bütün çeviriler buradaki emr'i haber yapmış] geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler / yayarlar. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan buyruk sahiplerine / buyurganlara götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç çıkarabilenler' onu bilirlerdi. Tanrı'nın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız dışında herhalde şeytana uymuştunuz.
  • Hasan Basri Çantay

    Onlara emînlik veya korku haberi geldiği zaman onu yayıverirler. Halbuki bunu peygambere ve onlardan (müminlerden) emir saahiblerine döndürmüş (onlara müracaat etmiş) olsalardı o (haberi) arayıb yayanlar bunu elbet onlardan öğrenirlerdi. Allahın üzerinizdeki lutf-ü inayeti ve esirgemesi olmasaydı, birazınız müstesna olmak üzere, muhakkak ki şeytana uymuş gitmişdiniz.
  • Hayrat Neşriyat

    Hem onlara emniyet veya korkuya dâir bir haber geldiğinde onu yayıverirler. Ama onu, peygambere ve içlerinden ülü’l-emre (emir sâhibi idârecilerine) arz etselerdi, onlardan bunu (o işin gerçek mâhiyetini, dirâyetleriyle ortaya) çıkarabilecek olanlar, elbette onu(n tedbîrini) bilirlerdi. İşte üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, elbette pek azınız müstesnâ, şeytana uyardınız!
  • İbni Kesir

    Kendilerine güven ve korkuya dair bir haber geldiğinde; onu yayarlar. Halbuki o haberi peygambere veya mü'min kumandanlara götürselerdi; onlar, ondan ne gibi netice çıkaracaklarını bilirlerdi. Eğer üzerinizde Allah'ın nimet ve rahmeti olmasaydı; pek azınız müstesna, şeytana uymuş gitmiştiniz.
  • Kadri Çelik

    Onlara güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu yayarlar; hâlbuki o haberi peygambere veya kendilerinden emir sahibi olanlara götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya kadir olanlar onu (doğru mu yalan mı olduğunu) bilirdi. Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyardınız.
  • Muhammed Esed

    Onlar savaş veya barış ile ilgili herhangi bir (gizli) konuda bilgi sahibi olduklarında onu dışarıya yayarlar; halbuki onu Peygambere ve müminler arasından kendilerine otorite emanet edilmiş olanlara arzetmiş olsalardı, gizli bilgiler elde etmekle uğraşanlar onu(nla ilgili olarak ne yapılması gerektiğini) mutlaka bilirlerdi. Ama Allahın size lütfu ve rahmeti sayesinde aranızdan çok az kimse şeytanın ardına takılmıştır.
  • Ömer Nasuhi Bilmen

    Ve onlara eminlikten veya korkudan bir haber geldiği zaman onu yayıverirler. Ve eğer onu Peygamber'e veya kendilerinden olan emir sahiplerine arz etseler elbette onlardan bunun hükmünü çıkaracak zatlar bunu bilirlerdi. Ve eğer Allah Teâlâ'nın lütuf ve rahmeti üzerinize olmasa idi pek azınız müstesna, elbette şeytana uymuş olurdunuz.
  • Ömer Öngüt

    Onlara güven ve korkuya dair bir haber gelse, hemen onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber'e veya kendilerinden olan emir sahiplerine arzetselerdi, onlardan hüküm çıkarmaya gücü yetenler elbette onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki lütfu ve nimeti olmasaydı, pek azınız hariç, şeytana uyar giderdiniz.
  • Şaban Piriş

    Onlara güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu hemen yayarlar. Oysa, onu Peygamber’e ve müminlerden olan emir sahiplerine götürselerdi onlardan hüküm tespit edebilecek olanlar onu bilirdi. Allah’ın üzerinizdeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, çok azınız hariç şeytana uymuştunuz.
  • Suat Yıldırım

    Onlara güvenlik veya korkuya dair bir haber geldiğinde doğru olup olmadığını araştırmadan ve yaymakta mahzur bulunup bulunmadığını danışmadan hemen onu yayarlar. Halbuki onlar bu haberi peygambere ve aralarındaki yetkili zatlara arzetselerdi elbette işin içyüzünü araştırıp ortaya çıkaranlar, onun mahiyetini, haberin neye delâlet ettiğini bilirlerdi. Eğer Allah’ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç hepiniz şeytana uymuş gitmiştiniz.
  • Süleyman Ateş

    Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelse onu yayarlar. Halbuki onu Elçi'ye ve aralarında buyruk sâhiplerine götürselerdi, işin içyüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu (haberin taşıdığı anlamı) bilirlerdi. Eğer size Allâh'ın lutfu ve rahmeti olmasaydı, birçok işinizde şeytâna uyardınız.
  • Tefhim-ul Kuran

    Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan sonuç çıkarabilenler, onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz.
  • Ümit Şimşek

    Bir de, onlara ister güven, isterse korku verici olsun, bir haber ulaştığında, hemen onu yayıverirler. Halbuki onu Peygambere ve içlerinden yetkili olan kimselere havale etselerdi, onların araştırmaya ve hüküm çıkarmaya ehil olanları, işin doğrusunu bilirlerdi. Eğer üzerinizde Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız dışında şeytana uymuş gitmiştiniz.
  • Yaşar Nuri Öztürk

    Onlara, güven yahut korkuya ilişkin bir haber ulaştığında onu hemen yaydılar. Oysaki, onu resule ve içlerindeki sorumluluk sahiplerine götürmüş olsalardı, aralarındaki okuyup araştırarak hüküm çıkaranlar, onu elbette bileceklerdi. Eğer Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız/pek az işiniz hariç şeytanın ardısıra giderdiniz.

KuranAra.com hakkında

33 farklı kuran mealini aynı anda okumanızı ve kıyaslamanızı sağlar, Kuran ayetlerinin Arapçasını okunaklı şekilde sunar. Arapça okunuşlarını Türkçe seslendirme karşılığıyla birlikte görebilmenize yarar. Hepsinden önemlisi, Çok uzun çalışmalar sonucu özel olarak geliştirilmiş arama motoru ile; Tüm kuran meallerini ve arapça karşılıklarını doğru ve hızlı şekilde aramanızı sağlar.