وَابْتَلُواْ الْيَتَامَى حَتَّىَ إِذَا بَلَغُواْ النِّكَاحَ فَإِنْ آنَسْتُم مِّنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُواْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ وَلاَ تَأْكُلُوهَا إِسْرَافًا وَبِدَارًا أَن يَكْبَرُواْ وَمَن كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْ وَمَن كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُواْ عَلَيْهِمْ وَكَفَى بِاللّهِ حَسِيبًا
ve ibtelû
ve deneyin, imtihan edin
el yetâmâ
yetimleri
hattâ
... oluncaya kadar
izâ belagû
erince, erişince
en nikâha
nikâh
fe in ânestum
bundan sonra eğer hissederseniz (anlarsanız)
min-hum
onlardan, onlarda
ruşden
rüşt, yeterlilik, olgunluk
fe idfeû
o zaman, o taktirde verin
emvâle-hum
onların mallarını
ve lâ te'kulû-hâ
ve onu yemeyin
isrâfen
israf ederek
ve bidâren
acele ederek, acele davranarak, acele ile
en yekberû
büyüyor olmaları, büyümeleri, büyürler diye
ve men kâne
ve kim ... oldu, ...ise
ganiyyen
zengin
felyesta'fif (fe li yesta'fif)
o taktirde iffetli olsun, sakınsın, çekinsin
ve men kâne
ve kim ... oldu, ...ise
fakîran
fakir
felye'kul (fe li ye'kul)
o taktirde yesin
bi el ma'rûfi
iyilikle, örfe uygun olarak
fe izâ defa'tum
sonra, nihayet geri verdiğiniz (vereceğiniz) zaman
ileyhim emvâle-hum
onlara mallarını
fe eşhidû
o zaman şahit tutun
aleyhim
onlar
ve kefâ bi
ve kâfidir
allâhi
Allah
hasîben
hesap görücü, hesap gören olarak