وَلاَ تُؤْتُواْ السُّفَهَاء أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللّهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُواْ لَهُمْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا
ve lâ tu'tû
ve vermeyin
es sufehâe
sefihler, aklı ermeyenler, mallarının değerini bilmeyenler
emvâle-kum(u)
sizin mallarınızı
elletî
o ki
ceale
kıldı, yaptı
allâhu
Allah
lekum
sizin için, size, sizi
kıyâmen
idaresinde (nizam ve emniyetini sağlamakta) vekil olarak
ve urzukû-hum
onları rızıklandırın
fî-hâ
onun içinden (onlarla)
ve eksû-hum
ve onları giydirin
ve kûlû
ve söyleyin, deyin
lehum
onlar için, onlara
kavlen
söz
ma'rûfen
iyilikle, iyi, güzel