وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا
va'budû (ve u'budû)
ve kul olun
allâhe
Allah
ve lâ tuşrikû
ve ortak koşmayın
bi-hi
ona
şey'en
bir şeyi
ve bi el vâlideyni
ve ana babaya
ihsânen
ihsanla davranma, iyilik etme
ve
ve
bi zî el kurbâ
yakınlık sahibi olana, akrabaya
ve el yetâmâ
ve yetimler
ve el mesâkîni
ve miskinler, çalışamayacak durumdaki yaşlılar
ve el câri
ve komşu
zî
sahip
el kurbâ
yakın, yakınlık
ve el câri
ve komşu
el cunubi
uzak
ve es sâhıbi
ve arkadaş, eş
bi el cenbi
yanınızdakine, yakınınızdakine
ve ibni
ve oğul
es sebîli
yol
ve
ve
mâ meleket
sahip olduklarınız
eymânu-kum
ellerinizin altında
inne
muhakkak
allâhe
Allah
lâ yuhıbbu
sevmez
men
kimse, kişi
oldu, ... idi, ...dır
muhtâlen
böbürlenen, kibirli
fehûran
övünen (kendinle iftihar eden)