هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِن رِّزْقِهِ وَإِلَيْهِ النُّشُورُ
huve ellezî
ki o ...dır
ceale
kıldı
lekum
sizin için
el arda
arz, yeryüzü
zelûlen
zelil, boynu eğik, emre amade
femşû
artık yürüyün
fî menâkibi- hâ
onun omuzlarında, üzerinde (dağlarda, kıyılarda)
ve kulû
ve yeyin
min rizkı-hî
onun rızkından
ve ileyhi
ve ona
en nuşûru
neşir, öldükten sonra tekrar dirilip ayağa kalkma, yeniden var olup huzurunda toplanma