وَقُلِ الْحَقُّ مِن رَّبِّكُمْ فَمَن شَاء فَلْيُؤْمِن وَمَن شَاء فَلْيَكْفُرْ إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا وَإِن يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاء كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءتْ مُرْتَفَقًا
ve kulil hakku (ve kul el hakku)
ve de ki hak
min rabbi-kum
Rabbinizdendir
fe men şâe
bundan sonra dileyen kimse
fe li yu'min
artık inansın
ve men şâe
ve dileyen kimse
fe li yekfur
artık inkâr etsin
innâ
muhakkak biz
a'tednâ
hazırladık
li ez zâlimîne
zalimler için, zalimlere
nâren
bir ateş
ehâta
ihata etti, sardı, kapladı
bi-him
onları
surâdiku-hâ
onun (çadırı), onun üstten ve yanlardan saran kenarları
ve in
ve eğer
yestegîsû
yağmur isterler
yugâsû
yağmur yağdırılır
bi mâin
su ile, sıvı ile, mai ile
ke
gibi
el muhli
erimiş maden (demir, bakır vs.)
yeşvî el vucûhe
yüzü kavurur
bi'se eş şarâbu
ne kötü içecek
ve sâet
ve ne kötü
murtefekan
arkadaş, dost, destek, yardım