فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ حَتَّى إِذَا فَرِحُواْ بِمَا أُوتُواْ أَخَذْنَاهُم بَغْتَةً فَإِذَا هُم مُّبْلِسُونَ
fe lemmâ
fakat ..... olduğu zaman
nesû
unuttular
mâ zukkirû bi-hî
onunla hatırlatıldıkları (uyarıldıkları) şeyi
fetahnâ
biz açtık
aleyhim
onlara
ebvâbe
kapılar
kulli şey'in
herşey
hattâ
oluncaya kadar
izâ ferihû
ferahladıkları zaman, ferahlayınca, sevinince
bimâ ûtû
verildikleri şey(ler) ile
ehaznâ-hum
onları yakaladık (aldık)
bagteten
ansızın, aniden
fe izâ-hum
artık, o zaman onlar
mublisûne
ümitlerini kesen kimseler oldular, ümitlerini kestiler