وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ وَجَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَن يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا وَإِن يَرَوْاْ كُلَّ آيَةٍ لاَّ يُؤْمِنُواْ بِهَا حَتَّى إِذَا جَآؤُوكَ يُجَادِلُونَكَ يَقُولُ الَّذِينَ كَفَرُواْ إِنْ هَذَآ إِلاَّ أَسَاطِيرُ الأَوَّلِينَ
ve min-hum
ve onlardan
men
kim(ler)
yestemiu
dinler, işitir
ileyke
seni
ve cealnâ
ve yaptık, koyduk
alâ kulûbi-him
onların kalplerinin üzerine
ekinneten
ekinnet, fıkıh etmeyi engelleyen bir sistem
en yefkahû-hu
onu fıkıh etmeleri, anlamalarına karşı
ve fî âzâni-him
ve onların kulaklarında vardır
vakran
vakra, işitmeyi engelleyen bir sistem, ağırlık
ve in yerev
ve eğer görseler
kulle âyetin
bütün âyetleri
lâ yu'minû
inanmazlar, îmân etmezler, mumin olmazlar
bi-hâ
ona
hattâ izâ câu-ke
hatta sana geldikleri zaman
yucâdilûne-ke
seninle mücâdele ederler, tartışırlar
yekûlu
derler
ellezîne keferû
kâfir olan kimseler
in hâzâ illâ
bu ancak, ...'den başka değil
esâtîru
satırlar, eskilerin yazdığı şeyler, masallar
el evvelîne
evvelkiler, öncekiler