يَسْأَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَإِخْرَاجُ أَهْلِهِ مِنْهُ أَكْبَرُ عِندَ اللّهِ وَالْفِتْنَةُ أَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواْ وَمَن يَرْتَدِدْ مِنكُمْ عَن دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُوْلَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
yes'elûne-ke
sana soruyorlar
an(i) eş şehri el harâmi
haram aydan
kıtâlin
savaş
fî-hi
onun içinde, onda
kul
de, söyle
kıtâlun
savaş
fî-hi
onun içinde
kebîrun
büyük
ve saddun
ve men etmek, alıkoymak
an sebîlillâhi (sebîli allâhi)
Allah'ın yolundan
ve kufrun
ve inkâr etmek
bi-hi
onu
ve el mescidi el harâmi
ve Mescid-i Haram
ve ihrâcu
ve çıkarmak
ehli-hi
onun halkı
min-hu
ondan, oradan
ekberu
en büyük, daha büyük
indallâhi (inde allâhi)
Allah'ın katında
ve el fitnetu
ve fitne
ekberu
en büyük, daha büyük
min el katli
öldürmekten
ve lâ yezâlûne
ve zail olmazlar, geri kalmazlar
yukâtilûne-kum
sizinle savaşırlar
hattâ
oluncaya kadar
yeruddû-kum
sizi döndürürler
an dîni-kum
dîninizden
in istetâû
eğer güçleri yetse
ve men
ve kim
yertedid
geri döner
min-kum
sizden
an dîni-hi
dîninden
fe yemut
o zaman, o taktirde ölür
ve huve
ve o
kâfirun
kâfir olarak
fe ulâike
o zaman, böylece, bu sebeple işte onlar
habitat
boşa gider
a'mâlu-hum
onların amelleri
fî ed dunyâ
dünyada
ve el âhiret
ve ahirette
ve ulâike
ve işte onlar
ashâbu en nâri
ateş ehlidir
hum
onlar
fî-hâ
onun içinde, orada
hâlidûne
ebediyyen kalıcak olanlardır