يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالأُنثَى بِالأُنثَى فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَأَدَاء إِلَيْهِ بِإِحْسَانٍ ذَلِكَ تَخْفِيفٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَرَحْمَةٌ فَمَنِ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ
yâ eyyuhâ
ey
ellezîne
onlar, olanlar
âmenû
âmenû oldular
kutibe
yazıldı, farz kılındı
aleykum(u)
sizin üzerinize, size
el kısâsu
kısas, eşit olarak misilleme
fî el katlâ
öldürülme hakkında
el hurru
hür
bi el hurri
hür ile
ve el abdu
ve köle
bi el abdi
köle ile
ve el unsâ
ve kadın, dişi
bi el unsâ
kadın ile, dişi ile
fe men
fakat, o taktirde, artık, o zaman kim
ufiye lehu
o affedilir
min ahî-hi
onun kardeşi tarafından
şey'un
bir şey
fe
fakat, o taktirde, artık, o zaman
ittibâun
tâbî olmak, uymak, gereğini yapmak
bi el ma'rûfi
iyilikle, bilinen şekilde, örfe tâbî olarak
ve edâun
ve eda etmek, ödemek
ileyhi
ona
bi ihsânin
ihsan ile
zâlike
işte bu, bu
tahfîfun
hafifletme
min rabbi-kum
Rabbinizden
ve rahmetun
ve bir rahmet
fe men
fakat, o taktirde, artık, o zaman kim
i'tedâ
haddi aştı
ba'de zâlike
bundan sonra
fe lehu
o taktirde, o zaman onun için (vardır)
azâbun elîmun
elîm bir azap