وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
ve kezâlike
ve bunun gibi, böylece
cealnâ-kum
biz sizi kıldık, yaptık
ummeten
bir ümmet, bir topluluk
vasatan
vasat, ortada, ifrat ve tefritten uzak
li tekûnû
olmanız için, olun diye
şuhedâe
şahitler
alâ en nâsi
insanlara
ve yekûne
ve olsun
er resûlu
resûl
aleykum
size, sizin üzerinize
şehîden
şahit
ve mâ ceal-nâ
ve biz yapmadık, kılmadık
el kıblete
kıble
elletî
o ki, ki o
kunte
sen oldun
aleyhâ
onun üzerinde
illâ
ancak, sadece, hariç
li na'leme
bilmemiz için
men
kim
yettebiu
tâbî olur
er resûle
resûl
mimmen (min men)
o kimse(ler)den, ondan (onlardan)
yenkalibu
geri döner
alâ
üzerine, üzerinde
akibeyhi
topukları (iki topuğu)
ve in kânet
ve eğer olursa, olsa bile
le
elbette, gerçekten
kebîreten
zor, güç
illâ
ancak, hariç
alâ
üzerine, ... e
ellezîne
o kimseler, onlar
hedâ
hidayete erdirdi
allâhu
Allah'ın
ve mâ kâne
ve olmadı, değildir
allâhu
Allah
li yudîa
zayi edecek, boşa çıkaracak, yok edecek
îmâne-kum
sizin îmânınız
inne
hiç şüphesiz, muhakkak
allâhe
Allah
bi en nâsi
insanlara
le
mutlaka, elbette
raûfun
çok şefkatli
rahîmun
çok merhametli, rahmet gönderen