سَيَقُولُ السُّفَهَاء مِنَ النَّاسِ مَا وَلاَّهُمْ عَن قِبْلَتِهِمُ الَّتِي كَانُواْ عَلَيْهَا قُل لِّلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَن يَشَاء إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
se
yakında, olacak
yekûlu
derler, söylerler
es sufehâu
sefihler, kendini bilmeyenler
insanlardan
mâ vellâ-hum
onları çeviren nedir
an kıbleti-him
kıblelerinden
elletî
o ki, ki o
kânû
oldular
aleyhâ
onun üzerinde
kul
de ki
lillâhi (li allâhi)
Allah'ın
el meşrıku
doğu
ve el magrıbu
ve batı
yehdî
hidayet eder
men
kimse, kişi
yeşâu
diler
ilâ sırâtın mustakîmin
Sıratı Mustakîm'e, Allah'a ulaştıran yola