فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ وَرِثُواْ الْكِتَابَ يَأْخُذُونَ عَرَضَ هَذَا الأدْنَى وَيَقُولُونَ سَيُغْفَرُ لَنَا وَإِن يَأْتِهِمْ عَرَضٌ مُّثْلُهُ يَأْخُذُوهُ أَلَمْ يُؤْخَذْ عَلَيْهِم مِّيثَاقُ الْكِتَابِ أَن لاَّ يِقُولُواْ عَلَى اللّهِ إِلاَّ الْحَقَّ وَدَرَسُواْ مَا فِيهِ وَالدَّارُ الآخِرَةُ خَيْرٌ لِّلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
fe halefe
artık halef oldu, yerine geçti
min ba'di-him
onlardan sonra
halfun
sonraki nesil
verisû el kitâbe
kitaba varis oldular
ye'huzûne
alırlar
arada
dünya malı
hâze el ednâ
bu değersiz
ve yekûlûne
ve derler
se yugferu lenâ
yakında bize mağfiret edilecek (günahlarımız sevaba çevrilecek)
ve in ye'ti-him
ve eğer onlara gelse
aradun
dünya malı
misli-hu
onun kadar, bir misli daha
ye'huzû-hu
onu alırlar
e lem yu'haz
alınmadı mı
aleyhim
onların üzerine, onlardan
mîsâku el kitâbi
kitabın misaki
en lâ yekûlû
söylememeleri
alâ allâhi
Allah'a karşı
illâ el hakka
haktan başka
ve deresû
ve okudular, öğrendiler
mâ fî-hi
onun içindeki şeyleri
ve ed dâru el âhıratu
ve ahiret yurdu
hayrun
daha hayırlı
li ellezîne
o kimseler için
yettekûne
takva sahibi olurlar
e fe lâ ta'kılûne
hâlâ akıl etmez misiniz