إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
illa
.. dışında, ...'den başka, ancak, hariç
tensurû-hu
ona yardım edersiniz
fe kad
o zaman olur, olmuştu
nasara-hu allâhu
Allah ona yardım etti
iz ahrace-hu
onu çıkardığı zaman
ellezîne keferû
inkâr eden kimseler, kâfirler
sâniye isneyni
iki (kişi)nin ikincisi
iz
olduğu zaman
humâ
ikisi
fî el gâri
mağarada
iz yekûlu
demişti
li sâhibi-hi
arkadaşına
lâ tahzen
mahzun olma, üzülme
inne allâhe
muhakkak ki Allah
mea-nâ
bizimle beraber
fe enzele allâhu
o zaman Allah indirdi
sekînete-hu
sekînetini
aleyhi
onun üzerine
ve eyyede-hu
ve onu destekledi
bi cunûdin
bir ordu ile
lem terev-hâ
onu görmediniz, göremediniz
ve ceale
ve kıldı
kelimete
söz
ellezîne keferû
inkâr eden kimseler, kâfirler
es suflâ
sefil, sufli, adi
ve kelimetu allâhi
ve Allah'ın kelimesi
hiye el ulyâ
o çok yücedir, en üstün
vallâhu
ve Allah
azîzun
azîz, çok yüce, üstün
hakîmun
hakîm, hüküm ve hikmet sahibi