وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلاَّ عَن مَّوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لأوَّاهٌ حَلِيمٌ
ve mâ kâne istigfâru
ve bağışlanma, mağfiret dilemesi olmaz, olamaz
ibrâhîme
İbrâhîm
li ebî-hi
babası için
illâ
yalnız, sadece
an mev'ıdetin
vaadden, vaadedilenden dolayı
vaade-hâ
ona vaadetti
iyyâ-hu
yalnız ona
fe lemmâ
artık, olunca
tebeyyene
açığa çıktı, belli oldu
lehu
ona
enne-hu
onun, ... olduğu
aduvvun
düşman
li allâhi
Allah'a
teberree
uzaklaştı, berî oldu
min-hu
ondan
inne ibrâhîme
muhakkak İbrâhîm
le evvâhun
muhakkak, gerçekten çok üzülen, yüreği çok sızlayan, çok yalvaran
halîmun
çok merhametli ve çok yumuşak kalpli