إِذْ دَخَلُوا عَلَى دَاوُودَ فَفَزِعَ مِنْهُمْ قَالُوا لَا تَخَفْ خَصْمَانِ بَغَى بَعْضُنَا عَلَى بَعْضٍ فَاحْكُم بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَى سَوَاء الصِّرَاطِ
iz
o zaman, olduğu zaman
dehalû
girdiler
alâ dâvûde
Davut'un yanına
fe
böylece, o zaman
fezia
dehşete kapıldı, ürktü
min-hum
onlardan
kâlû
dediler
lâ tehaf
korkma
hasmâni
iki hasım, iki davacı
begâ
haksızlık yaptı, haddi aştı
ba'du-nâ alâ ba'dın
birbirimize
fahkum (fe uhkum)
artık hükmet
beyne-nâ
aramızda
bi el hakkı
hak ile
ve lâ tuştıt
ve haksızlık etme, aşırı gitme
vehdi-nâ
bizi ulaştır
ilâ sevâi es sırâtı
orta yola