يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهًا وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا
yâ eyyuhâ
ey
ellezîne
onlar, olanlar
âmenû
âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
lâ yahıllu
helâl olmaz, helâl değldir
lekum
size
en terisû
sizin varis olmanız
en nisâe
kadınlar
kerhen
zorla
ve lâ ta'dulû-hunne
ve onlara baskı yapmayın, sıkıştırmayın
li tezhebû
gidermek, almak
bi ba'dı
bazısını, bir kısmını
mâ
şey (şeyler)
âteytumû-hunne
onlara verdiğiniz şeyleri
illâ
hariç
en ye'tîne
gelmeleri, yapmaları
bi fâhışetin
fuhuş ile, kötülük ile
mubeyyinetin
açıkça
ve âşirû-hunne
ve onlarla geçinin
bi el ma'rûfi
iyilikle
fe
fakat
in kerihtumû-hunne
eğer onlardan (kadınlardan) hoşlanmadınızsa
fe asâ
o taktirde umulur ki
en tekrahû
sizin kerih görmeniz, hoşlanmamanız
şey'en
bir şey
yec'al
kılar, yapar
allâhu
Allah
fî-hi
onda, onun hakkında
hayran
hayır
kesîran
çok