أَوَ لَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ كَانُوا مِن قَبْلِهِمْ كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ اللَّهِ مِن وَاقٍ
e
mı
ve lem yesîrû
ve dolaşmıyorlar, dolaşmadılar
fî
de, içinde
el ardı
arz, yeryüzü
fe
öyleyse, artık
yenzurû
baksınlar
keyfe
nasıl
kâne
oldu
âkibetu
akıbet, son
ellezîne
onlar
kânû
oldular
min
den
kabli-him
onlardan önce
kânû-hum
onlar idiler
eşedde
daha şiddetli, daha kuvvetli, daha üstün
min-hum
onlardan
kuvveten
kuvvet bakımından
ve âsâran
ve eserler
fî
de, içinde
el ardı
arz, yeryüzü
fe
böylece, artık
ehaze-hum allâhu
Allah onları aldı, yakaladı
bi zunûbi-him
günahları sebebiyle
ve mâ kâne lehum
ve onlar için olmadı
min
den
allâhi
Allah
min
den
vâkın
bir koruyucu