وَمِنْهُم مَّن يَسْتَمِعُ إِلَيْكَ حَتَّى إِذَا خَرَجُوا مِنْ عِندِكَ قَالُوا لِلَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ مَاذَا قَالَ آنِفًا أُوْلَئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءهُمْ
ve min-hum
ve onlardan
men
kimse, kişi
yestemiu
işitir, dinler
ileyke
seni
hattâ
hatta, olunca
izâ harecû
çıktıkları zaman
min indi-ke
yanından
kâlû
dediler
li ellezîne
onlara
ûtû
verildiler
el ilme
ilim
mâzâ
ne
kâle
dedi, söyledi
ânifen
az önce
ulâike
işte onlar
ellezîne
onlar ki
tabaa allâhu
Allah mühürledi
alâ kulûbi-him
onların kalplerinin üzerini
vettebeû (ve ittebeû)
ve tâbî oldular
ehvâe-hum
kendi hevalarına, heveslerine