قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَنُ مَدًّا حَتَّى إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا
kul
de, söyle
men
kim
kâne
oldu
fî ed dalâleti
dalâlette
fe el yemdud
böylece mühlet verir, (zamanı) uzatır
lehu
ona
er rahmânu
Rahmân
medden
(zamanı) uzatarak
hattâ
oluncaya kadar, hatta
izâ raev
gördükleri zaman
mâ yûadûne
vaadedilen şeyi, vaadolundukları şey
immâ el azâbe
ya azabı
ve immâ es sâate
veya (kıyâmet) saati
fe
böylece
se ya'lemûne
yakında bilecekler
men
kim
huve
o
şerrun
(daha) şerrli
mekânen
mekân olarak
ve ad'afu
ve daha zayıf
cunden
ordu, yardımcılar