وَمَا كَانَ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَى حَتَّى يَبْعَثَ فِي أُمِّهَا رَسُولًا يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِنَا وَمَا كُنَّا مُهْلِكِي الْقُرَى إِلَّا وَأَهْلُهَا ظَالِمُونَ
ve mâ kâne
ve olmadı
rabbu-ke
senin Rabbin
muhlike
helâk edici, helâk eden
el kurâ
ülkeler, beldeler
hattâ yeb'ase
gönderinceye kadar, göndermedikçe
fî
içine, de
ummi-hâ
ana şehir, yerleşim merkezi
resûlen
bir resûl
yetlû
okur
aleyhim
onlara
âyâti-nâ
âyetlerimiz
ve mâ kunnâ
ve biz olmadık, ve biz değiliz
muhlikî
helâk ediciler, helâk edenler
el kurâ
ülkeler, beldeler
illâ
ancak, hariç, olmadıkça
ve ehlu-hâ
ve onun halkı
zâlimûne
zalimler, zulmedenler