إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ آلِهَتِنَا لَوْلَا أَن صَبَرْنَا عَلَيْهَا وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ حِينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ أَضَلُّ سَبِيلًا
in
eğer, ise
kâde
neredeyse, az kalsın
le
mutlaka, elbette, gerçekten
yudıllu-nâ
bizi saptıracak, saptırıyor
an âliheti-nâ
ilâhlarımızdan
lev lâ
olmasaydı
en sabernâ
sabretmemiz
aleyhâ
ona
ve sevfe ya'lemûne
ve bilecekler
hîne
yerevne
görürler
el azâbe
azap
men
kim
edallu
daha dâlalette
sebîlen
sebîl, yol