وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ النُّجُومَ لِتَهْتَدُواْ بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ قَدْ فَصَّلْنَا الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
ve huve ellezî
ve o (ki), (... ki) odur
ceale
kıldı, yaptı, var etti
lekum en nucûme
sizin için yıldızlar
li tehdedû
hidayete ermeniz için, yol bulmanız için
bi-hâ
onunla
fî zulumâti el berri
karanın karanlıklarında
ve el bahr
ve deniz
kad
oldu
fassalnâ el âyâti
âyetleri birer birer, detayları ile açıkladık
li kavmin
bir kavim için, bir topluluk için
ya'lemûne
biliyorlar