وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَى قَوْمِهِ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَّن نَّشَاء إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
ve tilke
ve işte bu, bunlar
huccetu-nâ
bizim delilimiz, delillerimiz
âteynâ-hâ
ona verdik
ibrâhîme
İbrâhîm
alâ kavmi-hî
onun kavmine karşı
nerfeu
yükseltiriz, arttırırız
deracâtin
dereceler
men neşâu
dilediğimiz kimse(ler)
inne
muhakkak ki
rabbe-ke
senin Rabbin
hakîmun
hakîm, hüküm ve hikmet sahibi
alîmun
en iyi bilen