إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمْ وَكَانُواْ شِيَعًا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ
innellezîne (inne ellezîne)
muhakkak ki onlar
ferrakû
fırkalara ayırdılar, tefrik ettiler
dîne-hum
onların dini, kendilerinin dinini, kendi dinlerini
ve
ve
kânû şiyean
grup grup oldular
leste
sen değilsin (senin ... yok)
min-hum
onlardan (onlarla)
fî şey'in
bir şeyde, bir ilgide, bağlantıda
innemâ
fakat, sadece
emru-hum
onların işi
ilâllâhi (ilâ allâhi)
Allah'a ait
summe
sonra
yunebbiu-hum
onlara haber verecek
bi-mâ
şeyleri
kânû yef'alûne
yapmış oldukları