وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَا إِلَيْهِمُ الْمَلآئِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتَى وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلاً مَّا كَانُواْ لِيُؤْمِنُواْ إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ
ve lev
ve eğer, olsaydı
enne-nâ
gerçekten biz
nezzelnâ
indirdik
ileyhim
onlara
el melâikete
melekler
ve kelleme-hum
ve onlarla konuştu
el mevtâ
ölüler
ve haşernâ
topladık
aleyhim
onları, onlara
kulle şey'in
herşeyi
kubulen
karşıları, karşılıklı olarak, karşısında
mâ kânû li yu'minû
inanacak değillerdi (olmadılar)
illâ
...'den başka, hariç
en yeşâe allâhu
Allah'ın dilemesi
ve lâkinne
ve lâkin
eksere-hum
onların çoğu
yechelûne
cahillik ederler, ediyorlar