قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاء فَاقِعٌ لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ
kâlû ûd'u
dua et dediler
lenâ rabbe-ke
bizim için Rabbine
yubeyyin
açıklasın
lenâ
bize
mâ
ne, nasıl
levnu-hâ
onun rengi
kâle
dedi
inne-hu
muhakkak ki o, şüphesiz o
yekûlu
diyor, söylüyor
inne-hâ
muhakkak ki o, şüphesiz o
bakaratun safrâu
sarı bir inek
fâkiun
parlak, canlı
levnu-hâ
onun rengi
tesurru
sürur, ferahlık, huzur verir (hoşa gider)
en nâzirîne
nazar edenler, görenler, bakanlar